18 Ağustos 2011 Perşembe

Sedum (succulent) aşkı

Ne zamandır bu konuda yazmak istiyordum.  "Sedum" cinsi bitkileri özellikle ilgilendiğim az sayıdaki bitki türlerinden biri. Sedumlarla birlikte sempervivum bitkileri de tabii ki. Bu bitkiler bodur, susuzluğa ve soğuğa dayanıklı, yayılıcı, çoğu çok yıllık, etli yapraklı ki suyu bu şekilde depoluyorlar ve sade ama hoş görünümlü çiçekleri olan bitkilerdir. Kimi dönemlerde yaprakları yeşilden sarı-kızıl tonlara bürünür. Beni en çok etkileyen özellikleri doğal türlerin her türlü mevsim şartlarına (kuraklık, soğuk vs.) dayanıklı olabilmeleri ve her şeye inat yaşayıp çoğalabilmeleridir. Bendeki imajları şudur: ne olursa olsun hayata tutunan, yaşamak için savaşan, minik canlılar.

Yazının devamını okumak ve fotoğrafları görmek için tıklayın.




5 Ağustos 2011 Cuma

Şehir güvercinleri: uçan sıçanlar mı yoksa şehirlerin kahramanları mı? Bölüm 3 / Son

BBC Wildlife dergisinin Eylül 2010 Sonbahar sayısında Steve Harris tarafından kaleme alınan makaleyi çevirip ilk iki bölümünü sizlere buradan iletmiştim. İşte aynı makalenin üçüncü ve son bölümü de şimdi geliyor. Umarım bu yazı, her gün en az bir defa gördüğünüz şehir güvercinlerine bakış açınıza katkı sağlar. 



Turistik cazibe
Şehir güvercinlerinin neden bu kadar hakarete uğradıklarını anlamak zor. Her şeye rağmen onlar şehir sakinlerinin düzenli olarak gördükleri pek az kuştan biridir.
Pek çok kişi bu çekici kuşlarla olan etkileşimlerinin keyfini çıkarır, Londra’nın Trafalgar Meydanı ve Venedik’in Piazza San Marco bölgesi gibi turistler açısından popüler olan noktalarda kalabalıklar uzar gider.

22 Temmuz 2011 Cuma

Akbabalara yolculuk: Yazıca Köyü-Kara Göl Doğa Yürüyüşü

Doğa Derneği adına düzenlediğimiz "Küçük Akbabalara Yolculuk" başlıklı doğa yürüyüşümüzü 10 Temmuz Pazar günü Beypazarı’nın kuzeyindeki Yazıca Köyü ve Karagöl arasında gerçekleştirdik. Toplam 11 katılımcıyla birlikte Köroğlu Dağları’nın eteklerinde yaklaşık 12 km'lik keyifli bir yürüyüş oldu.  Devamını okumak için yıklayın.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Kızılırmak Deltası

Kızılırmak Deltası özellikle kuşçu camiasında çok özel bir yere sahiptir. Gidip görmeden ne demek istediğimi anlayamazsınız. Bir kere gidenin de tekrar gidesi vardır. Yemyeşil çayırları, kökleri suyun çindeki dişbudakları ve su düğün çiçekleri hala hatırımda. Türkiye’de görebileceğiniz en güzel alanlardan biridir. Türkiye’de çok sayıdaki kuş türünü çok az yerde birlikte görebilirsiniz. Burası o yerlerden biri. Hafta sonu iki günlük etkinlikler için ideal bir alan. 
Devamı için tıklayın.

10 Haziran 2011 Cuma

Şehir güvercinleri: uçan sıçanlar mı yoksa şehirlerin kahramanları mı? Bölüm 1

Bu başlık altında okuyacağınız yazı dizisinin aslı BBC Wildlife dergisinin Eylül 2010′da yayınlanan sonbahar sayısında Steve Harris tarafından kaleme alınmıştır ve buradaki yazıların  çoğu Steve Harris’in makalesinden çevrilmiştir.

Okumak için buraya tıklayın.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Zaman geçer

Ayşe Nar Çağlayan, 2011. Fotoğraf Demet Peker.
Birinci cemre, hıdırellez, nevruz derken ve ne zaman bitecek bu kırkikindi yağmurları diye sitem ederken yaz geldi çattı. Çoğu dünyevi kaygılarımızın peşinde koşarken zaman hızla akıp geçiyor. Bu kötü bir şey olmayabilir eğer ki  geçen zamanla geride bıraktığımız hayatı farkında olarak yaşayabildiysek. Yok eğer ebabillerin gelişini, bahar yağmurlarının tenimizde bıraktığı ılıklığı, ısıtan güneşin mayışıklığını, dostlarımızın kıymetini ve yeni doğan bebeğin hayatta kendine yer edinmesini fark edemiyosak niye yaşıyoruz ki. Bu küçük ayaklar dünyadaki adımlarını atarken onu çevreleyen hayatın farkında olmayacaksa yaşamının donuk olmayacağını kim söyleyebilir. Belki de bizim ebeveyn olarak en önemli görevimiz onun hayatını yaşarken "farkında olabilen" biri olarak yetiştirebilmek olacak. Bu sayede hayatın bütün renklerini görebilen bir insan olabilir mi? Umarım.

14 Mart 2011 Pazartesi

Ve blogspot yine açık

Şans eseri girdiğim bir bloğta "bu site mahkeme kararıyla kapatılmıştır" uyarısı görmeyince kendi bloğuma bir girip bakayım dedim. Ve blogspot'un tekrar açıldığını görünce hemen bloğumu dışa aktarıp gelecek dönemli yasaklamaların tedbirini almak istedim. Olur da yine kapanırsa belki farklı bir ortamda blogu tekrar yüklerim diye. Neyse cümle aleme hayırlı olsun. Sık sık giriş yaptığım bir blog değildi ama yasaklı olunca insan hırslanıyor. Bundan sonra daha sık giriş yapmaya çalışacağım.

Bu arada önümüzdeki dönemde bloğumda bahsetmek istediğim bazı konuları not etmek isterim. Uzun bir süredir sedum sp. türlerini balkonda yetiştirmeye çalışıyorum. Bundan bahsedeceğim. Ayrıca doğada gezerken yediğim yabani meyvelerin tohumlarını alıp ektiğim bir dönem oldu. Bir kısmı çıkan ve büyüyen fidelerden de bahsetmek gerek. Ve tabii ki kuş gözlemciliği ve doğa yürüyüşleri. 27 Mart'ta Beypazarı'na bir yürüyüş düzenliyoruz. Detaylar için dogadernegi.org adresini kontrol edebilirsiniz.

Herkese iyi bir hafta diliyorum.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Bahar ötüşleri

Bu sabah derneğe gelirken, içinden geçtiğim parkta her zamanki serçe, güvercin ve büyük baştankara seslerinden farklı bir ses duyup, tebessüm ettim. Bir kızılgerdan parkın orta yerinde gösterişli ve yaşlıca bir salkım söğüt ağacının tepesine tünemiş üreme ötüşünü şakıyordu. Parkın alt tarafında başka bir kızılgerdansa ardıçların arasında iletişim sesi olan kısa, kesik, birkaç tekrarlı ve sert "tık, tık, tık" sesleriyle varlığını belli ediyordu. Belli ki kuzeydeki ılıman ormanlara doğru yollanmaya başlamışlar. Bu ötüşler de hafta sonu düşecek ilk cemrenin karşılaması galiba. Evet bahar geliyor ve kuş göçü de başlıyor. Ötüşler demişken kulağım isli küçük kumruları aradı. Şimdi İstanbul'da olsaydık, apartmanların arasında, pencere pervazlarında ötüşen küçük kumruların seslerini de dinlerdik. Ama olsun onların yerine çok yakında Ankara, İstanbul ve yurdun diğer şehirlerinin semalarında ebabillerin çevik uçuşlarını görüp tiz seslerini işitir olacağız.

Havanın değişimi, doğanın değişimi derken bizlerin ruh halleri de bu döngüye katılacaktır. Daha enerjik, kıpır kıpır hissediyor olabiliriz önümüzdeki günlerde. Bu döngünün farkında olun. İşe gidip gelmek için her zaman kullandığınız yolu bu aralar bir parkın içinden geçirin ve görün kuşlar nasıl şen. İyi haftalar.

8 Şubat 2011 Salı

Konser, bebek, endişe, hayâl...

Yıldıray'ın daveti üzerine tınısı hoş, melodisi caz-etnik karışımı müzik yapan Hindi Zahra konserindeydik dün gece. Bana göre konserlik bir müzik olmamasına rağmen keyifliydi. Çılgınca bir eğlenceden ziyade ağırbaşlı dinleyicilerle ölçülü bir havada, tempo tutarak ve hafifçe sallanarak, üstümüz sigara kokusu olmadan dinledik konseri. Bebek sevmiş midir müziği bilmiyorum ama, rahatsız olmadığı kanısındayım. H.Zahra'yı göreceğim diye bir bankın üzerinde dikilen Semiha'nın yanından, bankın üzerinden gelip geçen teenage kız endişe vericiydi, onun icabına bakılmış meğer. Harbi kız şu Damla. Hani 24 yaş altı alınmayacaktı barlara, nereden çıkıyor bu teenageler anlamadım. Ve çıkan yasaya karşı ilk defa olumlu düşünceler beslemeye başladım galiba. Yoksa ben de "Evet ama yetmezci" mi oluyorum - aman tanrı korusun. Doğumdan önce gezin gezebildiğiniz kadar diyerek öğütleyen Bahtiyar'a hak verircesine bu gibi etkinliklere mümkün olduğunca gitmeye/katılmaya çalışıyoruz son zamanlarda. Ama bir yandan da acaba bu halde gitmesek daha mı iyi olacak demeden de alamıyorum kendimi. Bir yandan da "şimdiden bu kadar gezdiriyoruz kızımızı, alışıp büyüdüğünde de gezenti olmasın sonra" diye düşünüyorum. Belki de o zaman birlikte gezeriz. Görenlerin "moruğa bak kıza askıntı oluyor galiba" dedikoduları arasında tabi ki 24 yıl sonra. Neyse Hindi Zahra iyiymiş, sesi güzel, dinlemesi çok keyifli. Hatta "yeni Billie Holiday" diyorlarmış onun için müzik camiasında. Özellikle "Beautiful Tango" isimli şarksını bir dinlemek lazım.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Güçlü Çiş

Araştırmacılar idrardan hidrojen yakıtı üretmek istiyor

Duş, iyi fikirlerin kaynağı olarak iyi bilinir. Fakat tuvalet? Aynı şekilde gelecek vaat ediyor diyor idrardan hidrojen yakıtı üreten bir teknoloji geliştiren, Ohayo Üniversitesi’nde kimya ve biyomoleküler mühendisliği profesörü Gerardine Botte. 

Botte idrarın hidrojenin kaynağı olabilecek iki bileşim içerdiğini teşhis etmiş: amonyak ve üre. Atık suyun içine bir elektrod yerleştirin, hafif bir akım uygulayın ve işte: bir yakıt pilini elektrikleyebilecek hidrojen gazı. 

Onun sistemi yakıt pilleri için hidrojen üretmede kullanılabilen suyun elektrolizine benzer bir biçimde çalışıyor – ancak amonyak ve üre hidrojen atomlarını suyun tuttuğundan daha gevşek tutuyor, böylece onları ayırmak için çok daha az enerji gereklidir.

Aklı kanalizasyonda olan tek bilim insanı Botte değil. Örneğin İngiltere’de bir grup bilim insanı, doğrudan idrarla güçlendirilen bir yakıt pili üzerinde çalışıyor.

Botte’nin teknolojisi yüksek sayılardaki insanların toplandığı belirli yerlerde enerji üretimi için çok büyük potansiyele sahip – örneğin hava limanları ve stadyumlar. Botte, 200 – 300 çalışanlı bir iş yerinin 2 kilovat enerji üretebileceğini hesaplamış.  Kabul edelim ki bir bina için yeterli değil, fakat her bir damla işe yarar.

Bu yaklaşım hayvan besi çiftlikleriyle ilgili kirlilikte de ele alınabilir. Botte’nin tahminine göre 1.000 inek tarafından üretilen üreden 40 ila 50 kilovat enerji üretebilir – işlem sırasında zararlı amonyaktan kurtularak.

Bu yılın başlarında, Botte’nin teknoloji şefi olduğu E3 Teknolojileri “çiş gücü”nü ticarileştirmek üzere lanse edildi. Şirket, önümüzdeki yılın sonuna kadar hazır olacak  “GreenBox” prototipini yapmayı amaçlıyor ve ilk potansiyel müşteriler olarak şehirleri görüyor.  Botte “bir belediye atık su arıtma tesisinde çok daha az enerjiyle suyu temizleyebilirsiniz” diyor.

— Çeviri: Eray Çağlayan

Kaynak: Conservation Magazine - Vol. 11 No. 4 | Winter 2011,S 37.

9 Ocak 2011 Pazar

Yaş 30'u geçince



Yaş 30'u geçince
Ne gün geçer ne sene,
Belleğimde bir tan vakti bir de gece,
Yaş olmuş 30 aşırı,
Geçer mi ömür olmasa bir canan, bir dem-i sefa,
Bir de muhabbeti bol dostlar meclisi.

9 Ocak, Ankara, 2011